Baby Driver
“Baby Driver” filminin fragmanını ilk izlediğimde adeta büyülendim. Özellikle kırmızı Subaru Impreza’nın kullanıldığı sahneler beni fazlasıyla etkiledi. Araba sürmeyi seven biri olarak, bu arabayı kullanma hayalim iyice güçlendi. Filmin ana karakteri Baby, olağanüstü sürüş yetenekleriyle tanınan genç bir kaçış sürücüsü. Geçmişte yaşadığı bir kazada ailesini kaybettiği için derin travmalarla boğuşuyor ve bu kazanın ardından kulağında sürekli bir çınlama yaşıyor. Bu rahatsızlığı hafifletmek için sürekli müzik dinliyor ve her zaman güneş gözlüğü takıyor.
Baby’nin müzikle olan bağı sadece bir ihtiyaçtan ibaret değil, aynı zamanda bir tutku. Farklı insanların birkaç saniyelik seslerini kaydedip bunlardan müzik yapma hobisi var ve bu bana oldukça eğlenceli geliyor. Filmdeki aksiyon sahneleri ve duygusal anlar arasında mükemmel bir denge kurulmuş.
Baby, bir kafede tanıştığı Debora adında çok güzel bir kızla bir ilişki yaşıyor. Bu ilişki, filmin duygusal derinliğini daha da artırıyor. Baby hapishaneye düştüğünde bile Debora onu bekliyor ve serbest kaldığında onu eski bir arabayla almaya geliyor. Filmin bir yerinde, eski bir arabayla seyahate çıkma hayallerinden bahsediyorlar ve bu sahne gerçekten dokunaklı.
“Baby Driver” filmi, aksiyon dolu sahneleri, duygusal derinliği ve karakterlerinin zenginlikleriyle beni gerçekten etkiledi. Baby’nin yaşadığı travmalar, müzikle olan bağı ve Debora ile olan ilişkisi, filmi izlerken beni derinden etkiledi. Bu film, hem aksiyon sevenler hem de duygusal hikayelere ilgi duyanlar için mükemmel bir seçenek.
Eğer siz de hız tutkunuz varsa ve duygusal bir hikayeye tanıklık etmek istiyorsanız, “Baby Driver” kesinlikle izlenmesi gereken bir film.