Harry Potter ve Felsefe Taşı
Harry Potter serisi istisnasız benim için hep birinci sırada olacak, çocukluğumun hayal dünyamın ve hatta yetişkinliğimin efsanesi olarak kalacak. J.K. Rowling ablamızın kaleminden çıkan bu evren hemen hemen her çocuğun içinde yaşamak istediği bir evren. Harry Potter ve Felsefe Taşı serinin ilk filmi. Serinin en sevdiğim detaylarından birisi her filmden sonra Lord Voldemort gücünü arttırdığı için bir sonra ki filmin logosu atmosferi ve renk paleti git gide soluklaşıyor karamsarlaşıyor. Bu benim bugüne kadar ki izlediğim filmlerde gördüğüm en güzel detay.
Ah, “Harry Potter ve Felsefe Taşı”… Büyülü bir dünyanın kapılarını aralayan ve izleyicileri sihir dolu bir maceraya sürükleyen bir başyapıt. Filmin başladığı an itibarıyla, sıradan ve gri bir hayat süren Harry Potter’ın dünyası, 11. yaş gününde birdenbire büyülü bir parlaklıkla aydınlanır.
Harry, amcası ve halasıyla yaşadığı evde, içindeki gizemli güçleri fark etmeye başlar. Ve işte o an gelir: davet mektubu Hogwarts Büyücülük ve Cadılık Okulu’na gitmeye hak kazandığını söyler. Harry’nin içindeki sihirli dünya hakkındaki tüm merakı ve özlemi aniden gerçeğe dönüşür.
Hogwarts’ta yeni bir yaşam, yeni arkadaşlıklar ve tabii ki büyülü dersler onu beklemektedir. Ron ve Hermione gibi iki samimi arkadaşıyla birlikte, Hogwarts’un gizemlerle dolu koridorlarında keşfe çıkarlar. Filmin her anında, Hogwarts’un büyülü atmosferi seyirciyi içine çeker ve kendi sihirli maceramıza katılmamıza izin verir.
Ancak, Hogwarts’ta sadece dersler ve arkadaşlıklarla uğraşmak değil amaçlarıdır. Bir “Felsefe Taşı”nın varlığından söz edilir. Bu taşın sırrı, insanı ölümsüz kılma gücüne sahip olmasıdır. Harry, Ron ve Hermione, kendi becerilerini kullanarak bu taşın gizemini çözmeye karar verirler.
Macera, altıncı yıla gelindiğinde doruğa ulaşır. Harry ve arkadaşları, taşı koruyan labirentte Voldemort’un hizmetkarı Quirrell ile karşılaşırlar. Tüm zorluklara rağmen, üçlü Felsefe Taşı’nı korumayı ve Voldemort’un dönüşünü engellemeyi amaçlar.
“Harry Potter ve Felsefe Taşı,” sadece bir sihir dünyasına adım atmakla kalmaz, aynı zamanda aile, dostluk, cesaret ve zorluklarla yüzleşmenin anlamı hakkında da derin düşünceler sunar. Hogwarts’un büyülü duvarları içinde, izleyiciler olarak kendimizi keşfederiz. Harry’nin macerası, hem büyülü hem de samimi bir yolculuğa dönüşür ve izleyicileri de bu büyülenmiş dünyada yaşamaya davet eder.
Seride ki güzel detaylardan biri olan ancak yanlış hatırlamıyorsam sadece bu film ve 4-5 film sonra karşımıza çıkan Lily ablamızın Harry’nin üzerine bıraktığı koruma laneti.
Lord Voldemort, Harry daha bebekken Potter ailesinin evini basıp tam Harry’i öldüreceği sırada Avada Kedavra büyüsü ile Harry’nin arasına giren Lily Potter’ın göstermiş olduğu bu fedakarlık büyünün Harry’e ulaşmasını engellediği gibi annesi Lily’nin ölmesine sebep oldu.
Ancak bu esnada büyücülük dünyasında bile eşine rastlayamayacağınız bir olay gerçekleşti, Avada Kedavra büyüsü karşı koyulması imkansız bir affedilmez büyüdür, karşısında ki kişiyi mutlak suretle öldürür. Lakin büyü Lily’yi öldürdüğü gibi Lily’nin yaptığı bu fedakarlık Harry’ye hayatının sonuna kadar bir kalkan oluşturdu ve Lord Voldemort’un ona dokunmasını engelledi. Filmin sonlarında Quirrell’ın taşlaşmasının sebebi de budur.
Asıl ilginç kısım ise Avada Kedavra büyüsünün Lily’yi öldürdükten sonra tekrar sekip Lord Voldemort’u da öldürmesi.(Geçici olarak servis dışı bırakması diyelim çünkü Lord Voldemort’un ruhu 7 parçaya bölünük bu yüzden ölemez) Lord Voldemort geçmişte kendisini bir çok parçaya bölüp ölümünü engellemiş olmasına karşın hortkuluk büyüsünden bağımsız olarak kendisine seken Avada Kedavra sonucu bedeni ölmüş ancak ruhu orada ki tek canlı olan Harry Potter’a tutunmuştur. Yani Harry bu durumu son dakikalarda fark edecek ama artık kendisi bir hortkuluktur.
Bu sebeple ilerde ki serilerde Lord Voldemort’un düşüncelerini görebiliyor yılanlarla konuşabiliyor. Lord Voldemort’un övündüğü bir çok özellik isteği dışında Harry’ye geçmiş oldu.